Eski zamanlarda Ramazan Bayramı

Yemek kültürüne dair okumalarımızda üniversite tezlerinin özel bir yeri var. Ne yazık ki pek çoğu geniş kitlelere ulaşamasa da aslında her biri, üzerinden büyük emek harcanmış birer bilgi hazinesi. Ramazan Bayramı öncesi, karşımıza çıkan “Fadime Aşık” imzalı “Osmanlı İstanbulunda Ramazan Kültürü ve Ramazan Sofraları” adlı yüksek lisans tezi de işte onlardan biri. Haziran 2019 tarihli tezin, “Ramazan Bayramları ve Bayrama Özel Gelenekler” bölümünde derlediğimiz alıntılarla karşılamak istedik bu bayramı. Tezin yazarı Fadime Aşık ve tez danışmanı Prof. Dr. Arif Bilgin’in de bayramlarını kutluyor ve emekleri için teşekkür ediyoruz.

Evlerde bayram gelmeden önce bahçelerin temizlenmesi, bayramlaşmaya gelecek kişiler için ikramlar hazırlanması, özellikle tatlıların yapılması bayramın ilk akla gelen hazırlıklarıydı geçmiş günlerde. Bunun yanı sıra mutlaka bayram hediyelikleri hazırlanır, çocuklara dağıtılacak harçlıklar keselere konur; bekçiye, davulcuya bayramda verilecek olan bohçalar hazır edilirdi. Bir de elbette “bayramlık giysi” özeni vardı. Gücü yettiğince herkes, ama özelikle çocuklar, bayram sabahı özel birer kıyafet giyer; yeni bir giysi alınamadıysa da mutlaka tertemiz giyinmeye özen gösterilirdi. 

Evlerdeki hazırlıklardan böyle bahseden Fadime Aşık, şehirdeki hazırlıklar kapsamında özellikle Kapalıçarşı’nın, alışveriş yapanların izdihamına uğradığını hatırlatıp; şekerci dükkânlarının bayram öncesinin en revaç gören yerlerinden olduğunu söylüyor. Öte yandan bayram öncesinde, özellikle Arefe Günü’nde, beden temizliği amacıyla hamamları dolduran kalabalığın da azımsanmayacak boyutta olduğunu hatırlatıyor. 

Bakın o döneme dair nasıl tespitlerde bulunmuş Fadime Aşık:

“Orta halli ailelerin hanımlarının alışveriş için mekân tercihi Kapalıçarşı ya da sergilerin kurulduğu Bayezıd Çarşısı’ndan yana olurdu. Evin damat ve gelinlerine en pahalı hediyeler alınırdı. Evin beyleri, alışverişlerini hususi olarak yapar, bu amaçla gittikleri Galata yahut Beyoğlu’nda bayram için fes diktirirlerdi. Zengin konaklarının her ferdine bayram için kıymetli elbiseler diktirilirdi. Kâhya, divan efendisi ve mühürdar efendi gibi mevkide bulunanlara hane sahibi tarafından elbiselik kumaşlar ve şallar, evin hanımı tarafından bütün ev halkına iç çamaşırları, aşçıbaşıya som ipekten bel futası, diğer aşçılara ipekle karışık futalar konur; hepsi bohçalanarak sahiplerine dağıtılırdı. Bayramdan önce tüm elbiseler dikilmiş, bayram sabahına hazır hale getirilmiş olurdu. Konaklarda aşçıbaşı bu gece için özel olarak un kurabiyesiyle, un helvası yaparak tepsilerle hareme gönderirdi. Kurabiye ve helva, harem tarafından alınır, tepsinin içine keseler içinde aşçıbaşı ve yardımcılarına bahşişler konarak tepsi iade edilirdi. Herkes kendi halince Ramazan Bayramı’na böyle özen gösterir, her kısımdan halk, bayram sevincini doyasıya yaşardı.”

AREFE GÜNÜ

Bayramdan bir gün önceki günün adı, zamanla halk dilinde “arife” şeklini almış olsa da aslında “arefe”dir. Halk dışında, Osmanlı Sarayı’nda da arefe günlerinde bir takım özel hazırlıklar yapılırdı. Topkapı Sarayı’nda arefe günü yapılan törene “Arefe Divanı” denilirdi ve padişah, bayram tebriklerini ve hediyelerini bu törenle kabul ederdi. Öğle namazından sonra Divan çavuşları, Divanhane’nin önünde ellerinde parlayan asalar ile sıra halinde beklerlerdi. Tören ikindi namazının ardından, Fatiha Suresi’nin okunmasıyla başlardı. Arz Odası kapısının önüne taht kurulurdu. Törene katılacak olan herkes, mertebelerine göre tahtın sağında ve solunda yerlerini alırdı. Padişah tahta kurulur ve nevbet çalınarak alkış tutulurdu. Padişah, evvela en önde hazır bulunan Enderun halkının bayram tebriklerini kabul ederdi. Duacı çavuşun yaptığı duaya, orada bulunanlar hep birlikte âmin diyerek iştirak ederdi. Törenin ardından padişah, alkışlar eşliğinde tahtan kalkarak Arz Odası’na giderdi. Padişahın gidişinin ardından selatin camii imam ve hatipleri, arz odasına giderek ve birer aşr-ı şerîf okuyup bahşişlerini alarak Arz Odası’ndan ayrılırlardı. 

BAYRAM GÜNÜNÜN TESPİTİ

Bayram hazırlıkları bittikten sonra sıra bayramın hangi gün olacağını belirlemeye geldiğinde tıpkı Ramazan ayı başlangıcında olduğu gibi hilal gözlenirdi. Görevli memurlar, hilali gözler; eğer hilal görünürse, derhal kadıya haber edilirdi. Hava kapalı ve hilal görünmemiş ise bir gün daha oruç tutulup, Ramazan otuz güne tamamlanır ve bayramın ertesi gün başlaması kararlaştırılırdı.  

Bayram günü belirlendikten ve kayıt altına alındıktan sonra sadaretten çıkarılan ferman tüm ilgili mercilere ulaştırılır ve bayram tüm halka ilan edilirdi. Bayramın ilan edilmesi genellikle ikindi vaktinden sonra başlayan top atışlarıyla gerçekleşirdi. Bayramın habercisi olan bu topa, “Bayram Topu” denilirdi. Bir başka haber verme şekli de camilerde kandil yakılmasıydı. 

BAYRAM SABAHI

Türk kültüründe bayramların her evde âdeta bir merasim şeklinde kutlandığını hatırlatan yazar Fadime Aşık, bu merasimlerin bugünlerde olduğu gibi büyüklerin bayram namazından dönmesiyle başladığını, sırayla evdeki büyüklerin ellerinin öpülmesi ve bayramlaşılmasıyla sürdüğünü söylüyor: 

“Bayram sabahı gün doğarken minarelerden ilahî sesleri yükselir, ardından sabah ezanı okunurdu. Evin büyükleri bayramlık elbiselerini giyer, süslenir; saçlar, bıyıklar, sakallar taranır, güzel kokular sürülürdü. Minarelerden ilahî sesini duyanlar camilere koşardı. Bayram namazları hayli kalabalık olur, hatta bazen cami ve avlulara sığmayıp sokaklara taştığı görülürdü. Bayram namazları huşu içinde eda edildikten sonra, ilk bayramlaşma cami avlusunda eş dost ile yapılır. Cemaatten büyüklerin ve ulemanın elleri öpülür, hayır duaları alınırdı.

Namazdan sonra eve dönmeden evvel kabristana gidilir ve yakınların kabri ziyaret edilirdi. Kabir ziyaretleri çoğunlukla arefe günü gerçekleşse de bayram namazından sonra gidenler de az değildi. Namaza giden evin erkekleri dönene kadar, çocuklar da bayramlıklarını giyer bayramlaşmak için hazır beklerdi. Aile büyükleri eve geldiğinde sırayla büyüklerin elleri öpülür, büyükler de ‘Allah nice senelere kavuştursun berhudar olun’ duaları ile küçüklerinin yüzlerini öperdi. Az sonra mahalle çocukları kapıları çalmaya başlar, bunlar el öptükten sonra ev sahibi tarafından mendillere sarılı harçlıklarını ve şekerlerini alarak diğer evlere doğru yola çıkarlardı. Biraz zaman sonra ailenin hısım akrabaları bayramlaşmaya gelir ve bayram boyunca akraba ziyaretleri birbirini kovalardı. Gelen misafirlere şeker, lokum ve şerbet ikramı dışında bayram öncesinde hazırlanan baklavalardan ikram etmek adet haline gelmişti. Hısım akraba ziyaretlerinin yanı sıra; mahallenin bekçisi davuluyla kapıları dolaşarak bayram bahşişi toplar, bu arada da çeşitli maniler söylerdi.”

“Buna bayram ayı derler 

Bal ile şekerden yerler

Eskiden adet olmuş

Bekçiye bahşiş verirler”

Özellikle çocuklar için bahşişi bol, herkesin huzur ve mutluluk içinde olduğu bir bayram geçirmemizi diliyoruz. Elbette ne kadar güzel olursa olsun, belki de bugüne kadar yaşadığımız en buruk bayramlardan birini idrak edeceğimizin de farkındayız. On binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz ve acısı çok taze olan depremlerin ardından ilk bayram bu. Yakınlarını kaybetmiş tüm vatandaşlarımıza sabır, hayatlarını kaybetmiş tüm vatandaşlarımıza bir kez daha rahmet diliyoruz.

Bir daha böyle büyük acılar yaşamamak üzere, hepimizin bayramı kutlu olsun.

Kapak görseli: Marsilyalı ressam Germain Fabius Brest’in, Topkapı Sarayı’ndaki bayram kutlamalarını resmettiği 1865 tarihli “Bayram Selamlığı” adlı eseri.

Uygulamamızı İndirdiniz mi?

En yakın Adile Sultan Ev Yemekleri şubesi cebinizde

adile
adile adile
BİZİMLE İRTİBATTA KALIN

Mutfağımızdaki yeniliklere dair haberler, özel indirim sürprizleri gibi gelişmelerden haberdar olmak ister misiniz? İletişim bilgilerinizi paylaşın, zaman zaman sizleri gelişmeler hakkında bilgilendirelim.