Baharın eli kulağında. Doğa uyandı uyanıyor… Bu heyecanlı bekleyiş esnasında bugün yaşı 60’ın üzerinde olan ve çocukluğunu İç Anadolu Bölgesi’nde geçirmiş kişilerin derin bir nefes çekip, hasretle anacakları bir gelenekten bahsetmek istiyoruz. Baharın gelişini kutlayan bu gelenek, yörelere göre farklı adlarla anılmakta. İşte onlardan birkaçı: “Çiğdem Gezmesi”, “Çiğdem Günü”, “Çiğdem Eğlencesi” ve en yoğun bilinen şekliyle, “Çiğdem Aşı”.
Fark ettiğiniz gibi, bu geleneğin odağında baharın gelişini müjdeleyen çiğdem çiçeği bulunmakta. Peki nedir bu “Çiğdem Aşı”?
Türkiye Kültür Portalı internet sitesinde şöyle özetlenmiş Çiğdem Aşı:
“Baharın yaza bağlandığı döneme ait eğlencelerden olan bu kutlamalar; Çiğdem Günü, Çiğdem Çiçeği, Çiğdem Aşı gibi adlandırmalarla yapılmaktadır. Uygulanışında bazı farklar olsa da, genel pratikler ortaktır. Bu tarihlerde çocuklar, küme küme kıra çıkar, ucu sivri sopalarla çiğdem çiçeği toplayarak demet yaparlar. Maniler söyleyerek kapı kapı gezerler ve evlerden bulgur, yağ gibi yiyecek malzemeleri toplarlar. Topluluk hâlinde kırlara giderler ve topladıkları malzemelerden yaptırdıkları pilavı yerler.”
Çorum ve Yozgat başta olmak üzere özellikle İç Anadolu şehirlerinde geçmişte sıklıkla kutlanan Çiğdem Aşı gününün, yeniden canlandırılması adına başta Çorum ve Ankara olmak üzere farklı şehir kasabalarımızda türlü etkinlikler yapılıyor. UNESCO’nun etkinlik listesinde de yer alan Çiğdem Aşı’na dair ÇEKÜL’ün internet sitesinde karşılaştığımız bir tanıklığı sizlerle paylaşmak istiyoruz. ÇEKÜL Çorum gönüllüsü, eğitimci, araştırmacı ve metal sanatçısı Hasan Tuluk’un imzasını taşıyan UNESCO Listesindeki “Çiğdem Gezmesi” başlıklı makalede bakın yazar çocukluğuna dair o günleri nasıl anlatmış:
“…Baharın gelişini ilan eden ve kutlayan bu çocuk odaklı oyunla karışık ritüeli hâlâ hatırlarım. Güneş biraz gülümsedi mi, elimizde kazgıç tarlalara koşardık. Saatler sonra ayakkabılarımız yarı yere kadar çamur, elimizde de birer tutam çiğdemle mahalleye dönerdik. Birkaç tanesini su dolu bardağa koyup evde bırakır, diğerlerini de çalıya takarak çiğdem merasimine hazırlardık. Merasim yapacağız ya! İşi çocukça ciddiye alır, en büyüğümüzün yaptığı görev dağılımıyla gırgır şamata yola düşerdik. En öne elinde çiğdemle süslü çalıyı bayrak gibi taşıyan geçer; arkasında da sırasıyla, bir orkestra şefi gibi çiğdem manisini yöneten, ziyaret edilen ev ahalisine dağıtılacak çiğdemleri tutan, karşılığında bulgur, yağ, kıyma gibi malzemeleri torbasına dolduran ile ateş yakmak için verilecek odunları taşıyacak olan gelirdi. Ve tabii en arkada da tüm mahallenin sesi gür, karnı aç fıkır fıkır orkestra üyeleri. Mahallenin demir tokmaklı bütün kapıları tek tek çalınır, kapı açılıp da ev ahalisi yüzünü gösterene kadar hep bir ağızdan:
‘Çiğdem çiğdem çiçeği,
Alaca bulaca saçağı,
Dam üstünde boyunduruk,
Dura dura yorulduk,
Verenin oğlu olsun,
Vermeyenin kedisi ölsün’
denilirdi. Hemen arkasından da eklenirdi: ‘Yağdan, bulgurdan, kıymadan ne verirseniz.’
…
Evdekiler de maddi durumuna göre bulgur, yağ, soğan, kıyma ya da yakacak odunla, zaten bildikleri, her yılın bu mevsiminde tekrarlanan eğlenceyle karışık bu oyuna kendilerince katkıda bulunurlardı. Torba doldukça büyük coşkuya dönüşen çiğdem gezmesi, aşı pişirecek gönüllü evinin avlusunda son bulurdu.”
Hasan Tuluk’un zarif anlatımıyla hepimize bir nevi yaşattığı bu geleneğin sonunda, yöresine göre farklı tariflerle çiğdem aşı yapılmaktadır. Biz sizler için evyemegi.blogspot.com internet sitesinde karşılaştığımız bir tarifi aktaracağız. Eğer takipçilerimiz arasında farklı “Çiğdem Aşı” tarifi paylaşanlar olursa bizleri çok mutlu eder.
Malzemeler (12 kişilik)
2 su bardağı pilavlık bulgur
3 yaş orta boy soğan
150-200 gr. kıyma
5-6 parça domates kurusu
(Domates zamanı ise kuşbaşı doğranmış 1 adet domates)
2 yemek kaşığı tereyağı
6 su bardağı sıcak su
6 su bardağı et suyu
1 yemek kaşığı domates salçası
1 yemek kaşığı biber salçası
Tuz, karabiber, pul kırmızıbiber
Çiğdem çiçeği
Yapılışı:
İnce doğranmış soğanlar tereyağında kavrulur. Kıyma eklenip biraz daha kavrulur. Önceden sıcak suda yumuşatılmış ve doğranmış domates kuruları ve salçalar eklenip birkaç kez çevrilir. Yıkanmış bulgur aktarılır, sıcak su ve et suyu verilir. Baharatı ve tuzu ayarlanıp bulgurlar pişene kadar kaynatılır. Eğer varsa çiğdem çiçekleri de üzerine ek serpilerek servis edilir.
Midesinden rahatsızlığı olanların köftelik bulgula da pişirebileceği bu çorba, istenirse bulgur henüz diriyken ateşten alınıp dinlendirilebilir, böylece bulgurun daha da şişmesi sağlanabilir. Mevsiminde kabukları soyulmuş ve doğranmış 2 adet domatesle 3-4 adet sivri biber atıldığında lezzetin yükseldiği fark edilir. Çorbaya “Bulgur Aşı” da denir. (Birbirinden leziz tariflerle, zengin bir kaynak olan evyemegi.blogspot.com bloğunu ziyaret etmenizi de ayrıca öneririz. Biz de kendilerine çiğdem aşı tarifi için teşekkür ediyoruz.)
İşte böyle sevgili dostlar…
Mutfağımızın, yemek kültürümüzün bir tarihi var ve her daim feyz aldığımız bu tarih, lezzetleri kadar ilginç bilgileri de ihtiva ediyor.
Bir sonraki blog yazımızda buluşmak üzere, sıhhat ve afiyetle kalın.